Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ömer Ekinci Röportajı

Aşağıda okuyacağınız Ömer Ekinci röportajını, Blog Dergisi'nin Ocak 2010 - 6. sayısı için yapmıştım. Dergimizin 6.sayısına ulaşmak için Tıklayın Merhaba. Ömer Ekinci kimdir, neler yapar? Blog Dergisi okurlarına biraz kendinizden bahseder misiniz? Girişimci ve blog yazarlığı kimliği dışında da Ömer Ekinci’yi bize anlatır mısınız? ☆84 yılında Erzincan’da doğdum. 92 de büyük Erzincan Depremini ya-şadım, 97 de ailemle İstanbul’a göçtük, 98 yılında liseye başladım ve aynı yıl küçük yazılımlar ge-liştirip küçük işyerlerine satmaya başladım. 2002 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni kazandım ve aynı yıl büyük bir yazılım şirketine kendimi zorla işe aldırdım. 2004 yılında oradan ayrılıp, bir başka firmaya bağlı olarak araç yazıcısı imal etmekte olan mucit babamı ikna ederek babamla birlikte girişimci olduk ve Desnet ismiyle üretime başladık. 2005 yılında kendi yazıcı markamız olan Destech’i geliştirdik. 2006 yılında Desnet’den sonraki ikinci şirketim olan Vodera’yı “Bluetooth

Şehre yukardan bakmak lazım

Fotoğraf makinesiyle fırsat buldukça oynuyorum ve çektiğim fotoğraflar biriktikçe, saklamak anlamında facebook hesabıma yüklüyorum. Bu fotoğrafları önceki haftalarda çekmiştim, böyle güzel çıkınca bloguma da koymak istedim. Hatırlatma: Fotoğraflarımızda fotoşop kullanılmamaktadır.

Hiç

Bazen hayatta önemli olan ne var diye düşündüğüm zaman, karşımda kocaman bi HİÇ'ten başka bir şey göremiyorum.

Ailemiz; başarısızlığımızın en büyük bahanesi.

Geçen ay bi arkadaşımla sohbet ediyorduk. Konu dönüp dolaşıp ailesi ve kendi yaşamına geldi. Kendisinin sürekli ailesi tarafından yaptığı veya yapacağı işlerde başarısız olacağını söylenerek hiç destek görmediğini ve bu yüzden yapmak istediği bir çok şeyden geri kaldığını söylüyordu. Konuşma bayaa uzadı ve bi yerden sonra artık içinden çıkılamaz bir hale geldi. Hatta sohbetimiz adeta bi paradoksa dönüşmüştü. Çünkü hangi konuyu konuşsak konunun sonunda ailesi karşımıza çıkıyordu. Bende iyice sıkılmıştım ve çocuğun her konuda ailesini engel olarak görmesi canımı fena sıkmıştı. Bunun üzerine dayanamadım ve "madem ailen senin için çok önemli ve sen sürekli onlardan destek görmediğini ve üstelik destek görmediğin gibi de onlar tarafından da kısıtlandığını düşünüyorsun, öyleyse onların bugün sana ihtiyaçları yokken, onlardan kötü bir şekilde bile olsa ayrıl ve yapmak istediğin şeylere yönel. Kendi ayakların üzerinde durmaya çalış. Nasılsa onların bugün sana ihtiyaçları yok, seninde onla

Bakmak ve Görmek

Hayatı algılayışımız, anlama kapasitemiz v.s herkesinki, yaşadığı çevre, büyüdüğü aile, bulunduğu yaş itibariyle birbirinden çok farklı düzeyde/seviyededir ve bu yüzden hayata aynı pencerelerden baksak bile çok ayrı şeyler görebiliriz. Bana göre normal olan da, aynı yöne bakmamıza rağmen farklı şeyler görüyor olmaktır. Ama birde işin şu boyutu varki; bazen insanlar aynı pencerelerden bakıp aynı şeyleri görüyorlar, ki bu bence çok yanlış bir sonuçtur. Eğer hepimiz baktığımız yönde, aynı şeyleri görüyorsak o zaman farklılığımız nerede?...
Ben küçük bir çocukken göğüne sadece ağaçların uzandığı bir şehirde yaşardım. En büyük apartman 3 katlıydı ve sadece çocuk sesleri duyulurdu mahalle aralarından. Şimdi yaşadığım şehirde ağaçları görmek için şehir dışına çıkıyoruz ailece ve gökdelenler göğü delik deşik ettiler. Çocuklarda bir tuhaf artık. Ya susmayı öğrendiler ben büyürken, yada hepsi susturuldu ardımdan… Oysa ters giden bir şeyler var artık dünyada, herkes farkında ama herkesin işi başından aşkın, kimsenin dünyasını kurtaracak zamanı bile yok artık…

Büyük Lokma

Büyük konuşmak ne demek bilir misiniz? Sizleri bilmem ama ben, o büyük konuşanlardan biriyim. Bundan 10 yıl önce çevremdeki insanları gözlemleyip ölünceye kadar yapmayacağım şeylerin listesini yapmıştım. Listem şöyle başlıyordu: 1-Askerlik yapmayacağım. 2-Evlenmeyeceğim. 3-Çocuk sahibi olmayacağım. 4-Asla düzenli (evden işe, işten eve v.s ) bir hayatım olmayacak. .... diye devam edip gidiyordu. O gün için artık, çevremdeki insanların hangi yönlerinden, belki sözlerinden, belki okuduğum kitaplardan v.s. nelerden etkilenip de bu ve daha nice kararları aldığımı pek hatırlamıyorum. Ama bugün dönüp baktığımda, henüz o laflar daha taptazeyken listemde yapmayacağım ilk 4ü yapmışım bile. Hemde üzerinden öyle 10 yıllar geçmemiş, sadece 5 yıl yalnız geçmişken. 1- Askerlik; çok geride kaldı, 2- Evlilik; 3,5 yıl oldu, 3- Çocuk; Alper adında 2,5 yaşında bir oğlum var, 4- Tabii birde işten eve, evden işe bir yaşamım var. Hayır tüm bunlar kötü olduğu için demiyorum veya kötülemek için yazmıyorum. Ama