Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

365gün

Bugün 2010 yılını geride kalırken, 2011 için planlarımı, hayallerimi yazmak istedim. Ama düşününce yazabileceğim ve yazıyla doyurucu bir şekilde okuyucuya anlatabileceğim planlar, hayaller olmadığını farkettim. O yüzden sessiz kalmak ve 2011 yılında insanların empati yeteneklerinin artmasını beklemekten başka yapacağım bir şey yok. Planlarımı yazamasamda 2012 ye girerken, hepsinin gerçekleşmiş olmasını ve 2013 için yeni planlarımı, hayallerimi rahatlıkla yazabileceğimi umuyorum. Herkese dolu dolu geçecek 365 gün diliyorum.

Paraya Bağlı Kişisel Gelişim'lerimiz

Bugünlerde çevremde olan, tanıdığım veya tanımaya çalıştığım bazı insanlara dikkat ediyorum da odaklandıkları tek şey para kazanmak üzerine. Bu tabi ki de yanlış olan değil ve zaten maddi sıkıntılar kişiyi bu konuya odaklanmaya itiyor. Ama bana göre burda yanlış olan şey şu; yaşanılan maddi sıkıntılar karşısında doğru olanı yapmayı bırakmak. Evet doğru olanı yapmayı bırakmak, güzel düşünmeyi bırakmak... Bu ne kadar doğru, bir davranış? Belki o kişiye göre doğru olabilir, ama bana göre yanlış. Çünkü insan her halükarda sıkıntı yaşamaya, ulaştığı refah seviyesine göre harcamaları da artmaya devam edecek. Bundan kazandığımız kadar harcarız sonucuna ulaşabiliriz. Dolayısıyla lafı uzatmadan, konuyu şöyle noktalamak istiyorum: Şu an kazandığınız kadar harcarken, elinizde olmadığı zamanki yeterliliği nasıl kabullenip günüzü geçiriyorduysanız, bugün kazandığınız kadar harcamak yerine artık fazlasına odaklanmayıp, biraz hayata bakışınızı genişletmeye odaklanın. Çünkü cebinizdeki paranın değeri,

İnternet=Facebook=İnternet

Bazen Facebook'daki paylaşımlanların çokluğuna baktığım zaman, kanım donuyor resmen. O anda kanımın donmasına sebep olan şey ise, çok ileriki bir zamanda internetin sadece Facebook'dan ibaret bir ortama dönüşeceğini düşünmem. Bu düşünce belki saçma gelebilir ama, paylaşılanların çokluğuna bakınca, sanki apar topar taşınıyoruz gibi bir hisse kapılıyorum. Taşınmamızı da kendimiz yapıyoruz. Normal bir site bunu yapmaya kalkışsa yapması gerekenleri düşünün. Ama Facebook içinde böyle bir şey yok. Sanki Facebook bizi kendisine birer işçi olarak tutmuş ve biz durmadan onun için çalışıyoruz gibime geliyor. Yazılarımızı, fotoğraflarımızı, videolarımızı, herşeyimizi oraya taşıyoruz. Hatta abartıp adeta belleğimiz gibi kullanıyoruz. Şu an için, Facebook'da gördüğüm tek eksiklik ''translate'' gibi. Eğer translate özelliğini de eklerse, artık facebook dışında bir siteye girip zaman harcamak gereksiz olacaktır. Şu anda bile kullanımı gün geçtikçe daha çok artıyor. Zaten

Avea ve Atakları :)

Avea'nın eski pasif reklamlarından dolayı, nerdeyse Avea'dan bile soğumuş biriydim. Diğer 2 büyük gsm şebekelesinin yanında çok sessizdi ve ben bir markaya sessizliği yakıştıramıyorum. Şu son günlerdeki kışkırtcı reklamlarını izlerken, artık Avea'nında atağa kalktığını düşünmeye başladım. İşte böyle ol canımı ye :)) Sessiz olamazsın abi. Öyle bi seçeneğin yokkk :)) İşte bu ya :)) seni sevmeye başladım avea

İstiklal'deki Mısırcı

Mısırcı, simitçi v.s. Beyoğlu gecelerinin, eğlenceden sonraki tek buluşma noktaları. Onların yanında 2 dakika içinde her şeyimizi rahatça, dile getirip kendi kendimize konuşabiliyoruz. En mahrem konular, en masum duygular, merhamet, sevgi, nefret herşey onların yanında çok rahat dile getirebiliyoruz. Anlık olarak, bedenimizi eve atıncaya kadar idare edecek kadar karnımızı doyurmak için onlara uğrarız. Oysa onlar daha fazlasını sunarlar bize ve bizim hiç haberimiz bile olmaz çoğu zaman. Onlar eğlenceden sonraki duraklarımız, ayaküstü ruh gıdalarımızdır.

Galata Kulesi

Galata kulesi, gece fotoğraf makinanı al, her yönünden çek. Doymak bile bilmezsin. Saatlerce çek asla yorulmazsın. Öylesine güzel, öylesine şaşalı durur ve İstanbul gecelerine göz kırpar. Gündüz ayrı bi havası olsada, gece bambaşka oluyor. Zaten Galata Kulesi ancak gece Galata Kulesi oluyor. Gece ona başka bi değeri katıyor. Gece çevresini canlandırmakla kalmıyor, insanları birbirine kaynaştırıyor. Eğer Galata Kulesi'ne, gece gitmediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz derim, başkada bişi demem :)

Çikolata

İstiklal'de gezinirken çektiğim bir fotoğraf. Ben çocuğu gizli gizli çekmeye çalışırken, annesi iyi poz verde güzel çık dedi. Çocuk döndü pozu verdi, bu yetmezmiş gibi birde teşekkür etti, bende teşekkür ettim. Ayrıldık.

Tırtıl

Sabah (08:30) da işe giderken, merdivenlerde gördüm. Öylesine kıvrılıp duruyordu. İlk aklıma gelen şey, elimle tutup ulaşmak istediği basamağa bırakmak oldu, ama sonra parmaklarım arasında ezilir diye korkup karışmadım. O böyle kıvranıp dururken fotoğraflamak güzel olur diye düşünüp bastım tetiğe :)

Sokak Reklamları'nda Yeni Dönem: 3 Boyutlu Sokak Reklamları

Hayat sokakta atmaya devam ediyor ve bu atışlar herkes için daha iyiye doğru gitmeye başlıyor. Bazı markaların ''hayat sokakta'' veya ''sokakta hayat var'' sloganları bile oluşmuşken, bir çok markanın da sokak reklamlarından artık bunları daha iyi gözlemleyebiliyoruz. Örneğin geçtiğimiz günlerde Knorr'un, Ramazan ayına özel hazır çorba tanıtımları için reklam panolarını bir sepet içine yerleştirmesi, aynı şekilde Ülker'in Bizim Mutfak serisinde çıkan yeni ürününü farklı bir bilboard reklamıyla duyurması, Pepsi'nin Mecidiyeköy'de bulunan Cevahir Alışveriş Merkezi'nin önündeki boş alana üzerinde Pepsi logosunun bulunduğu, kocaman bir ''Ramazan Davulu'' yerleştirmesi v.s Tüm bunlardan anlıyoruzki şirketler artık, müşteriylerileriyle anında daha sıcak bir iletişim kurmak ve bunu markanın bilinirliliğini hızlandıracak, satışlarıda olumlu yönde etkileyecek şekilde kullanmak istiyorlar. Zaten genel olarak, sokakta olanlara ba

Sokak Reklamları - Cornetto-Pacman Uygulaması

Firma: Algida Marka: Cornetto Yer: İstiklal Caddesi. Galatasaray Meydanı, Yapı Kredi Bankasının dış duvarı Saat:21.30 ve24.00 arası Tarih:22.07.2010 Sokak Reklamları son yılların en hızlı yükselen mecrası oldu. Tabii bu mecra içinde de, farklı ve hemen farkedilebilir olmak önemli. Geçtiğimiz günlerde (22.07.2010) bu bir adım öne çıkan sokak reklamlarından biri de ''Cornetto-Pacman'' uygulaması oldu. Oyunla karşılaşınca önce fotoğraf makinamı çıkarıp bol bol fotoğrafladım. Sonra hemen lisenin önündeki standa yaklaşıp oyunu oynamak istediğimi belirttim. Görevli arkadaş önce oyunla ilgili bir broşür uzattı, sonrada koca binayı göstererek oyunu anlatmaya başladı. Aslında u ygulamanın güzelliğiyle, fotoğraf çekmenin heyecanınına kendimi kaptırdığımdan duvardaki bilgilere fazla dikkat etmemiştim, ama sonrasında görevlinin anlatımı ve oyuna katılınca çok basit ve anlaşılır bir uygulama olduğunu gördüm. Duvardaki bilgilerle, o anda oradan geçen herhangi biri bile, herhangi bir

2010'un İlk Yarısı Bitti, Hayatınızda Neler Oldu?

Yılın ilk yarısını atlattık. Geriye dönüp baktığımda neler yapmış olduğumu, hayatımda nelerin değiştiğine, nelerin aynı kaldığına bakmanın zamanı geldi. 2010'a girerken, üzerime alındığım ilk mim'den dolayı ''ilk mim'' yazısını yazmıştım ve o blogumda yayınlanan ilk yazımdı. O yazıma bakacak olursam, özetle nelerin değiştiğine şimdilik şöyle bir dönüp bakmak istedim: 2009 da farklılıklarımı keşfetmiştim ve bunları şimdilik artıya çevirmeye, diğer insanlara da yararlı olmaya çalışıyorum. 2009 da geleceğim için bir hedef belirlemiştim ve buna bağlı olarak 02.01.2010 tarihinde İstanbul'a yerleşmiştim. İstanbul'a yerleştikten sonra, bir kaç görüşme yapmış ve ardından 01.02.2010 tarihinde Promoqube 'de çalışmaya başladım. Tabii bu arada Eğitişim 'de Reklamcı Oluyorum kursuna katıldım ve belgemi aldım. 2009 da oğlum Alper ''babbbaaa'' demişti, şimdi çok sağlıklı bir şekilde büyümeye devam ediyor ve tabii biraz daha gevezeleşti. Yürüyor

Mutluluk iki dudağının arasında

Eti'nin sloganı ''Mutluluk iki parmağının arasında'' ama resimde de görüldüğü gibi, iki parmağının arasında değil, iki dudağının arasında. Keşke sloganı, en azından bu reklam görselinde şöyle olsaydı ''Mutluluk iki dudağının arasında''

Samsung, İstanbul

Samsung, İstanbul reklam görseli. İstiklal caddesi.

Coca-Cola Zero'nun Taksim Meydanındaki Reklamı

Taksim meydanındaki bu ekranda gün boyunca onlarca reklam yayınlanıp duruyor. Ama bana göre orada karanlığın yavaş yavaş çökmeye başladığı saatlerde karşılaştığım Coca-Cola Zero reklamı kadar oraya yakışan başka bir reklam olmadı. Reklamın, metrodan çıktığım anda siyahın ağır tonlarıyla beni büyülemesiyle makinaya uzanıp klik klik çekiverdim. Ayrıca meydanda ki reklam da farklı bir yol izlemişler. Reklamda çıkan koda, adınızı, soyadınızı ve resminizi ekleyip gönderiyorsunuz ve hem çekilişe katılıyorsunuz, hemde fotoğrafınız o, ekranda lamboghiniyle beraber gün boyunca yayınlanıyor. Bu arada kampanya için http://artikherseymumkun.com/ adında bir site yapmışlar buyrun siteye de göz atınız. Eğlenceli olmuş.

Türk Kardiyoloji Derneği

Türk Kardiyoloji Derneği'nin, Taksim metrosundan, çıkış bölümüne yerleştirdiği tabela, fazla etkili değil. İnsanlar hiç umursamıyor. Ama fikir çok güzel. Keşke tabela biraz daha büyük, yazılarıda biraz daha iri puntolarla olsa idi. Belki o zaman tabelayı, yanına gidince değil, uzaktan farkedip okuyarak yaklaşırdı insanlar ve bunun içinde tabela insanları merdivenlere yönelmede daha çok etkili olunurdu.

Swatch'da reklam görsellerinde gizli mesaj veriyor

Bu reklamı Levent metrosunda çektim. Fotoğafta anormal olan hiç bir şey yok. Her şey çok normal. Hatta reklam görselini ilk gördüğümde süper dedim ve fotoğraf makinamı çıkarıp çektim geçtim. Ama bir iki adım atmıştım ki, geri dönüp görseldeki saate baktım, evet 10:10 du. Bunun ne anlama geldiğini bilmeyen varsa, şöyle açıklıyım: İnsanlar bi işi başardıklarında iki elini yumruk haline getirip havaya kaldırırlar. İşte insanın o andaki görüntüsü saatlerde 10:10 geçeyi işaret ediyor. Tüm saat firmalarıda, saat reklamlarında görsellerinde genelde bunu temsilen saatleri öyle ayarlarlar ve mesajlarını öyle verirler. Yani ''bize sahip olmanız demek, başarıyı elde ettiğiniz anlamına gelir'' demek istiyorlar. Neyse benim konum bu değil, ben reklam görselinin güzelliğini yazacaktım. Sanırım yinede yazmış kadar oldum ;))

Erkek adamın canı yanmaz!

PEPSI MAX - I'm Good from Vladan Nikolic on Vimeo . Pepsinin bu müthiş reklamına aşık oldum, erkek adamın canı yansa bile her halükarda kimseye çaktırmama gibi telaşı olur. Reklam o kadar güzel, o kadar izlenilesice yapılmışki, pepsi max'ın tadını merak ettim valla :)) Valla ciddiyim, öğlen deniyim tadı nasılmış bakıyım. Edit: Gazlı içeceklerde tercihim Coca-Cola'dan başka olmuyordu. Ama izlediğim şu reklamdan sonra bide Pepsi Max'ı deniyim dedim ve az önce aldım. Pepsi Max'ın, Coca-Cola Zero'nun tadından daha hafif bi tadı var, hatta Coca-Cola Zero, Pepsi Max'ın yanında daha tatlı kalıyor
Siz anlaşılmak için istediğiniz kadar tepinin, karşınızdaki kişi asla sizi anlamayacaktır. Nedeni de, kendini başkasının yerine koyma halinin (empati) geçen yüzyılda kalmış olması. Bu sabah bunu tekrar deneyimledim ve hatta bu hafta içinde, bunu onlarca defa deneyimlemiş oldum. Bu haftaki deneyimlemelerinden 2si kırıcı, yıpratıcı, sağlam psikolojisi olan her hangi birini bile yerle bir edebilecek şiddetteydi. Zaten, en çok kıramayacağın insanların bunu yapması yıpratıcılığın şiddetini artırıyor. Hayat işte bende tüm bu yıpratıcılıklar sayesinde daha güçlü oluyorum, ders çıkarıp, yenilmemeye çalışıyorum. Ama illa kırıldıktan sonra, ders çıkarmak nereye varacak hiç bilmiyorum. Hep beraber göreceğiz :))

Türk Hava Yolları-Global Reklam

Türk Hava Yolları'nın global reklamında Kıvanç Tatlıtuğ oynamış, çokda güzel oynamış. Yanlız burda şuna takıldım; Acaba bizde, o gün için büyük bir popülerliği var diye, global bir reklamda, o günkü popüler kişiyi oynatmak ne kadar doğru? Reklamın embed kodunu alıp bırakamadım, buyrun reklamı linki :)

Kırmızıya Koş

Son günlerde fazlasıyla beğendiğim çalışmalardan biri, sitede http://www.kirmiziyakos.com/ saatin dönmesine, kedinin balıklara bakıp dil çıkarmasına kapılmışken bi ara perdelerde sallanır mı diye düşünmekten kendimi alamadım. Sade göz yormayan güzel bir çalışma olmuş. Yapanların eline sağlık.

Su üstünde koşturmak

Bu videoyu görünce aklıma geldi. Küçük bir çocukken, kafayı patlattığım konuladan biride su üzerinde yürümekti. Bu yüzden havuza gittiğimizde, herkes artistik hareketler yaparken, ben koşturup su üzerinde adım atmak isterdim. En fazla 2 adım atardım ve cumburloppp :)) Demekki az daha inad etseydim, şu an rahatlıkla yürüyebiliyor olacaktım :Pp

Durex Prezervatif Reklamı

Sex sattırır ibaresinin reklam dünyasında fırtınalar estirmesi, sıradan ürünlerin, hatta alakasız ürünlerin bile sık sık çıplaklığı kullanmasına neden oluyor. Zaten bu duruma o kadar alıştıkki, çıplaklık artık çokda cezbedici ve dikkat çekici gelmiyor. Öte yandan reklamlarında çıplaklığın olmazsa olmaz diye muhakkak kullanılması gerektiğini düşündüğüm ürünlerden biri olan prezervatif markaları bu durumda, çıplaklığı en çok kullanılması gerektiği ve hakedicileri olarak duruyor. Ama gelin görün ki, bol bol çıplaklığı kullanması gereken prezervatif markası DUREX çıplaklık yerine farklı bir yol tutturmuş. Bu yolu da çok güzel ve tadında götürmüş. Reklamda insanların bedenleri kullanılmış olsaydı bile sanırım bir yere kadar gidebilirlerdi. Zaten reklam sadece çıplaklık olacağı için izlenirdi, tabii buda olay olmazdı. Ama Durex olaya o kadar güzel bir basitlikle bakmışki, izleyeni kendine hayran edip, viral yayımını da yaptırmış oluyor.

Müthiş adidas Reklamı

Bazı markalar ürüne kapıdan çıkıncaya kadar sahip çıkarya, işte o markalardan biride benim için adidas'tır. Ama kahretsin ki, adidas'ın müşteri memnuniyeti olmasada, yine adidas alıyorum. Ayrıca reklamları da müthiş oluyor. İşte o reklamlardan biri de bu.

OPET- OİLMAN REKLAMI

Opet, motor yağları sınıfındaki ürünü Fulltech için güzel bir reklam çekmiş. Reklamın adı OİLMAN. Oilmanın müziği her ne kadar Matrix'i andırsada, çok hoş olmuş. Ayrıca dış seslendirmede, muhteşem uymuş reklama. İnanılmaz güzel olmuş. Defalarca izledim. Sanki sinema filmi çekilmiş gibi :)))

Oğlum

Alper adında 3 yaşında bir oğlum var. Çoraplarını çıkarıp ayağına takıyor, halının üstünde oturmak yerine altına girip üstüne çekiyor ve biri güldüğü zaman da gidip "bana mı güldün" diye sormadan duramıyor.

2010 Güney Afrika Dünya Kupası Reklamları PEPSI

WOZA 2010 from nukta 77 on Vimeo . Pepsi'nin bu güzel reklamında, Güney Afrika 2010 Dünya Kupası için, çekildiğine dair herhangi bir belirtme yok, ama Dünya Kupası için çekilmiş olduğu aşikar. Öte yandan Türkiye'de 2010 Dünya Kupası için reklam filmi çeken firmalar ise yanlızca TTNET ve VESTEL. TTNET'in Türk Milli Futbol Takımı'nı desteklemek amacıyla geçen yıl çektiği reklam filmi ise, Türk Milli Futbol Takımı'nın elenmesiyle yayından kaldırıldı. Vestel ise bu reklamında kendi kampanyasını duyurmak peşinde olsada, 2010 Dünya Kupası reklam filmi çekmeyen diğer anlı şanlı, büyük firmalarımız karşısında alkışı hak ediyor.

Ünlüler ve Sosyal Medya

Sosyal Medya; ünlüler ve halk arasında, hiç bir zaman, bir arada olamayacakları kadar, büyük bir yakınlık, ulaşılabilirlilik sağladı. İnsanlar sevsin veya sevmesin, onlara bi anda ulaşabiliyor, olumlu veya olumsuz eleştirilerini bildirebiliyorlar. Hatta sırf ünlüleri takip etmek için sosyal ağları kullanan binlerce kişi var. Tıpkı sizin kendi işiniz için bu ağlara girdiğiniz gibi, onlarda ünlülere bir adım daha yakın olmak için sosyal ağları kullanıyorlar. Peki sadece, sadece sevenlerimi takip ediyor? Bu sorunun ortak cevabı, uzatmadan kısaca ''hayır'' diyerek yanıtlanabilir. Çünkü; meyve veren ağ acın taşlanması olayı o kadar yoğun ki, ağzı iyi laf yapan bir çok kişinin sırf ünlüleri kendilerine hedef seçip saldırması pek bilinmeyen bir şey değil. Zaten son günlerde bazı ünlülerin sosyal ağlarda yaşadıkları sıkıntıların ardından, bu alanlardan çıkması beraberinde ' 'acaba bu durum, ünlüler arasında nasıl ilerlemeye devam edecek '' sorusunu akla ge

Oldu da bitti maşallah: Bö2010 :))

Bö2010 oldu bitti maşallah. Ama Bö2010 nun ardından herkes birşeyler söyleyecek. Söyleyenlerin çoğunluğu memnuniyetsizliğini dile getirecekler ve zaten dün gece bir iki blog yazısında bunu gördüm. Özellikle; kazanacağım, ben birinci olacağım diyenlerin, hayal kırıklığının büyüklüğüyle ele aldıkları yazılar, çok komikti. Unutmamak gerekir ki, kazanç varsa, kayıp da vardır. Organizasyon da, sımsıcak bir ortamda moderatörler eşliğinde panelistlerin sohbeti güzeldi. Sosyal Medya'da LİKE'ın önemi sanırım biraz daha anlaşıldı :) yada benim açımdan öyle oldu. Özgür ALAZ beyfendinin ''duygusal like'' tabiri aklıma kazındı. Çünkü neden like yapıldığı veya neden yapılması gerektiği herkes tarafından çok farklı dile getiriliyordu. Ama Özgür Beyin DUYGUSAL LİKE tabiri, en açıklayıcı ve en kısa yoldan özetleyicisi oldu . Tunç Kılınç'ın penelistlerine göre hediyelerle süslediği mecburi like en renkli bölümdü :) Diğer panele, geç katılmamdan dolayı, olayı kaçırdım ve o kon

Eksikleriniz olabilir, ama hayata yinede artı katmalısınız..

Şirketlerin, müşteri memnuniyetinde önemli olanın; anında hizmet olduğunu keşfettiği hızlı bir döneme giriyoruz. Sosyal medyanın bunu en çok hızlandıran etkenlerden biri olduğu, göz ardı edilmemeli. Peki buna rağmen şirketler yeterince hızlı mı? Doğrusu tüm markalar için aynı şeyi söylemek olanaksız, ama bunu sürekli göz önünde bulundurup, müşteri hizmetlerine yatırım yapan firmalarda yok değil. Bunlardan en güzeli de, TTNETdestek örneğidir. Sosyal medyaya en çok eleştirildiği bir anda, korkusuzca atıldı ve şu anda en çok eleştirilen tarafı, en çok takdir edilen tarafına yenik düşmekte.

Süper reklam

Top 10 Commercials: Graffiti - Pfizer Yükleyen men24greece . - Yaşam, moda ve 'kendin yap' videolarına göz atın. En çok etkilendiğim reklamlardan biri.

Facebook, televizyonu alt mı etti?

Soysal medyanın artık; nedir, ne değildir’in ötesinde olduğuna emin olduğumdan dolayı bunu rahatlıkla yazabiliyorum. Sosyal medyanın, hala gelişimini sürdürmekte olduğu ve bu gelişiminde, etkilerinin çok daha büyük etkileşimlere sebep olacağını söylemeyecek hiç kimse yok. Peki bu etkileşimler neler? Bir çok etkileşim sayılabilir. Ama ben sadece birini ve bence en önemlisini söyleyeceğim. Sosyal medya insanların gerçek bilgilerini paylaşmalarına, bu bilgilerle güvenli bir şekilde internete girmelerine yaradı. Sosyal medya; daha önce ‘’gerçek bilgilerinizi, internette ikinci, üçüncü şahıslara vermeyin’’ diye bas bas bağıran bir televizyonculuk medyasının etkisini yok etti. (Hatta yok etmekle kalmadı şu an televizyonculuk medyasına da yön veriyor.) Gerçek bilgilerle sosyalleşmenin, sosyal medyanın gücü olduğunu fark ettik. Bunu fark etmemizi sağlayan ise FACEBOOK’un ta kendisidir. Fecebook önceliğinde, bir çok başarılı paylaşım sitesi vardı. Ama facebook bir patlamaya sebep oldu. Faceboo

SUSUZLUK HİÇ BİR ŞEY, İMAJ HER ŞEY

Herkesin bildiği gibi, büyük şirketlerin, tüketim pastasında ki paylarını büyütmesi çeşitlidir. Bunlardan biride, uygun fiyatlı ürün üretimidir. Aynı marka, farklı fiyat politikası güderek, piyasadaki rakiplerinin sahip oldukları sahayı sıkıştırıp, kendisine her zaman sunulan ‘’buyursunlar’’ yolunu kullanmaya çalışır. Şu an bu yolu takip eden şirketlerden biride Cappy’dir. Meyve suyu pazarında, yüzdelik oranında ki hakimiyeti ve kalitesiyle tüketicinin gözünü kapatıp, rahatlıkla aldığı bir marka olan Cappy, merdiven altı diye tabir edilen, kendisinin yarı fiyatındaki markalara savaş açmış durumda. Ama bunu tüm ürünlerinde değil, sadece 200mililitrelik küçük boy paketlerinde yapıyor. Çünkü; daha önce tüm ürün çeşitleri alanında açtığı savaşta kendisine zarar vermiş ve nerdeyse bölgesel olarak gözden düşmüştü. Konunun ‘’çünkü’’sine gelince: Daha önce Frutia markasının, tüm çeşitleriyle bir anda piyasaya hakim olması, Cappy’nin kendi tahtını sarsmıştı. Zaman içerisinde, şirket tarafından

Ne İstersen İste, Benden!!

Şöyle 1 saat önce Vodafone/istiklal in önünden geçerken, camekana tinerciler tarafından biri siyah, diğeri beyaz boyayla yazılan iki yazı gördüm. Yazık yahu, işyerinden ne istemişler derken yazıları okumaya başladım. Birinde ‘’ÖZGÜRCE KONUŞMAK HAKKIMIZ’’ ve diğerinde ‘’CEPTEN İNTERNET BEDAVA OLSUN’’ yazılı, yazıları görünce, ilk intibamı atıp, gece azıtan bi kaç sarhoşun, karalaması dedim ve tinercilere ait değil de sarhoşlara aittir düşüncesine kapıldım. Ama neden işyeri sahipleri camı temizlememişler ki diye düşünürken, merakıma yenik düştüm ve Vodafone girip, cemekanda ki yazıların sebebini sordum. Yetkili hemen açıkladı, meğer yeni başlayan tarifelerinin ilanıymış. Kendilerine Vodafone’dan böyle bir camekan yazısı yazılması emri gelmiş ve aynı sloganları onlarda kendilerine bağlı diğer Vodafone şubelerine de yazdırmışlar. Tarifeyle ilgili de bir broşür aldım. O anda, yanımda işyerinin fotoğrafını çekebileceğim bir şey yoktu. Yetkiliden bunu çekip bana gönderebilir misiniz diye sord

Her günüm, en güzel günüm

Bazen ilerleyen yaşından şikayetçi olan insanlar görünce o kadar üzülüyorum ki anlatamam. Bulunduğu yaşın kıymetini bilmemek bu olsa gerek. Ben şahsen bulunduğum hiç bir yaşta şikayetçi olmadım. Çünkü bir daha o yaşa dönüşümün imkansız olduğunun hep farkındaydım. Yaşımın gerektirdiği gibi yaşamak, yaşımın gerektirdiği gibi davranmaktan hiç geri kalmadım. Gülünç duruma düşmekten de hiç korkmuyorum. Bazen çocuk olmak istediğim oluyor ama, asla çocuk gibi davranarak çocuk olamayacağımın farkında varıyorum. Bulunduğum yaş 25 ve ben şu an delice kararlar alıp onlarla hayatıma devam ediyorum. Yaşım 35 olduğunda asla dönüp 2o li yaşlarımın özlemini çekmeyeceğimden eminim. Her günümün, en güzel günlerim olduğunu bilerek yaşamak, beni bugün yeterince mutlu ediyor.