Paylaşımlarını çok sevdiğim @instagram hesaplarından biri olan @baya_iyi'nin yöneticileri; Onur ve Oylum'a röportaj teklifinde bulundum, onlar da kabul edince, ortaya aşağıda okuyacağınız bu keyifli röportaj çıktı. Herkese iyi okumalar :)
Twitter: https://twitter.com/baya_iyi
Facebook: https://www.facebook.com/bayaiyi
Instagram: https://www.instagram.com/baya_iyi/
Web Site: http://bayaiyi.com/
Sizi uzun zamandır takip ediyor, çekimlerinizi çok beğeniyorum. Gerçi bunu defalarca paylaşımlarınızın altında dile getirdiğimi biliyorum ama yine de söylemeden edemedim. Hatta, sanki tüm fotoğraflarınız için ayrı ayrı dile getirmeliyim gibi hissediyorum. Çünkü o kadar güzel çekiyorsunuz :)
Ayrıca 3-5 kişi dışında kimsenin okumayacağı bir röportaja evet deme mütevaziliğinde
bulunduğunuz için de teşekkür etmek istiyorum: Teşekkür ederim ve hoş geldiniz!
Onur: Çok mutlu olduk.
Sizi birazcık
tanıyorum ama hani bu yazışma gerçekten bir röportaj gibi olsun ve belki bu sayede bilmediğim yönleriniz vardır diye sormak
istiyorum:
Bana biraz kendinizden bahseder misiniz? Pardon kimsiniz?
Bana biraz kendinizden bahseder misiniz? Pardon kimsiniz?
Onur: İlk fotoğraf makinem bas
çek filmli bir makinaydı. Deklanşöre bastığım ilk zaman kendimi süper kahraman gibi hissetmiştim.
Zamanı durdurabiliyordum ☺ Orta sonda (sanırım artık böyle denmiyor )
Unesco’nun öğrenci değişim programı ile Berlin’e
gittim. İlk profesyonel fotoğraf eğitimini
orada aldım. Sonrasında bu değişim programı ile Avrupa’da fotoğraf çekme ve karma sergilere katılma şansım oldu. Uludağ
Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünü bitirdikten
sonra kurumsal hayata geçtim, bir yandan
da Bilgi Üniversitesi’nde yüksek lisans yapıyordum.
Sonrası… Oylum’la karşılaştım. Hayatımın en şanslı
anıydı. Birlikte karar almanın verdiği cesaret ile kurumsal hayat ile vedalaştık.
Tek amacımız birlikte fotoğraf çekip, dünyayı görmekti. Hala o almış olduğumuz kararın peşinden
gidiyoruz.
Birbirleri için yaratılmış insanları görmeyeli uzun zaman olmuştu. Açıkçası gittikçe inanmamaya da başlamıştım. Ama kurduğunuz cümlelerle "birbirleri için yaratılanlar" inancımı tazelediniz. Demekki "birbirleri için yaratılmışlar" deyimi boşuna söylenmemiş.
Peki birbirinizi bulup, yeni bir hayata adım atarken, iş arkadaşlarınız, aileleriniz, yakın çevreniz; kariyerlerinizi-işinizi geride bırakıp yeni bir hayata başlıyor olmanız hakkında ne diyorlardı?
Ve siz hiç kimseyi dinlememişseniz bile; her şeyi geride bırakırken hiç korkmadınız mı "yanlış yapıyoruz, yanlış yaptım" ve bunlara benzer daha nice sorular aklınıza takılmadı mı?
Oylum : Aileler, arkadaşlar delirdiğimizi düşündü. Hata yaptığımızı, çok pişman olacağımızı söyleyenler çoğunluktaydı. Ama bizim en ufak bir endişemiz olmadı. Hatta bu kararları almak için üzerine enine boyuna düşündüğümüzü bile hatırlamıyorum. Sanki önümüzde hep açılmasını beklediğimiz bir kapı vardı, birden anahtarı bulduk, düşünmeden açıp girdik. Onur’un da benim de motivasyonumuz para, mal, mülk olmadığı için bu kadar rahattık belki. En kötü ne olabilirdi ki, beceremezsek mecbur 1 yıl sonra kurumsal hayata geri dönerdik.
Birbirleri için yaratılmış insanları görmeyeli uzun zaman olmuştu. Açıkçası gittikçe inanmamaya da başlamıştım. Ama kurduğunuz cümlelerle "birbirleri için yaratılanlar" inancımı tazelediniz. Demekki "birbirleri için yaratılmışlar" deyimi boşuna söylenmemiş.
Peki birbirinizi bulup, yeni bir hayata adım atarken, iş arkadaşlarınız, aileleriniz, yakın çevreniz; kariyerlerinizi-işinizi geride bırakıp yeni bir hayata başlıyor olmanız hakkında ne diyorlardı?
Ve siz hiç kimseyi dinlememişseniz bile; her şeyi geride bırakırken hiç korkmadınız mı "yanlış yapıyoruz, yanlış yaptım" ve bunlara benzer daha nice sorular aklınıza takılmadı mı?
Oylum : Aileler, arkadaşlar delirdiğimizi düşündü. Hata yaptığımızı, çok pişman olacağımızı söyleyenler çoğunluktaydı. Ama bizim en ufak bir endişemiz olmadı. Hatta bu kararları almak için üzerine enine boyuna düşündüğümüzü bile hatırlamıyorum. Sanki önümüzde hep açılmasını beklediğimiz bir kapı vardı, birden anahtarı bulduk, düşünmeden açıp girdik. Onur’un da benim de motivasyonumuz para, mal, mülk olmadığı için bu kadar rahattık belki. En kötü ne olabilirdi ki, beceremezsek mecbur 1 yıl sonra kurumsal hayata geri dönerdik.
Onur, Oylum'la karşılaşmanızı "hayatının en şanslı anı" olarak değerlendiriyorsun. Oylum sen de "ilk günden beri bir ikili olduk ve bu şekilde sonsuza kadar yaşamak istiyorum" diyorsun. İki birbirinden farklı parçanın, bu kadar güzel bir şekilde bütünleşmiş olarak uyum sağlaması bence çok çok ilham verici. Peki size ilham veren şeyler neler?
Onur: Doğa, hayvanlar, tarih, sanat, arkeoloji, sinema, müzik. Bu konularda sürekli kitaplar, araştırmalar okuyoruz, belgeseller izliyoruz. Fotoğraf konusunda en büyük ilhamımız resimler, özellikle empresyonist resimlerin renkleri ve kadrajları bize çok ilham veriyor. Filmleri de görüntü yönetmeninin gözünden izliyoruz, ilginç gelen kadrajları aklımıza yazıyoruz. Belgesel ve araştırma yazıları konusunda hiç seçici değiliz, iyilerin hepsini yıllar önce bitirdik zaten, artık internette yeni ne varsa okuyup, izliyoruz. Her gece 1 film izliyoruz, film yoksa iyi bir polisiye dizi tercihimiz.
Onur: Doğa, hayvanlar, tarih, sanat, arkeoloji, sinema, müzik. Bu konularda sürekli kitaplar, araştırmalar okuyoruz, belgeseller izliyoruz. Fotoğraf konusunda en büyük ilhamımız resimler, özellikle empresyonist resimlerin renkleri ve kadrajları bize çok ilham veriyor. Filmleri de görüntü yönetmeninin gözünden izliyoruz, ilginç gelen kadrajları aklımıza yazıyoruz. Belgesel ve araştırma yazıları konusunda hiç seçici değiliz, iyilerin hepsini yıllar önce bitirdik zaten, artık internette yeni ne varsa okuyup, izliyoruz. Her gece 1 film izliyoruz, film yoksa iyi bir polisiye dizi tercihimiz.
Oylum,
yukarıda "keşke sanat tarihi okumuş olsaydım" dedin. Buna karşılık
olarak ben de "keşke okusan" diyorum :)
Çünkü insanın içinde, isteyip de yapmadığı bir şeyler olunca, onu yapmadan, gerçekleştirmeden rahat edemiyor. Ya da ben edemeyenlerdenim. Zaten o yüzden de, hayatım 5-6 yılda bir baştan sona değişiyor. Sorum ise şu; seni sanat tarihi öğrencisi olarak görme şansımız olacak mı, öyle bir şey düşünüyor musun? Yoksa "benden geçti, zaten kendimi de bu konuda yeterince eğittim ve hâlâ devam ediyorum" mu diyorsun?
Çünkü insanın içinde, isteyip de yapmadığı bir şeyler olunca, onu yapmadan, gerçekleştirmeden rahat edemiyor. Ya da ben edemeyenlerdenim. Zaten o yüzden de, hayatım 5-6 yılda bir baştan sona değişiyor. Sorum ise şu; seni sanat tarihi öğrencisi olarak görme şansımız olacak mı, öyle bir şey düşünüyor musun? Yoksa "benden geçti, zaten kendimi de bu konuda yeterince eğittim ve hâlâ devam ediyorum" mu diyorsun?
Oylum : Çok güzel soru. New
York’ta, Roma’da, Floransa’da, Paris’te, Londra’da, Barselona’da, Amsterdam’da
yaşıyor olsak, sanat tarihi okumak için elimden geleni yapardım. Ama İstanbul’da
bu kesinlikle hedeflediğim bir şey değil.
Yeniden 18 yaşında olsam sanat tarihi
okumak isterdim. Bu sayede sanata olan ilgim 23 yaşında değil, 18 yaşımda başlardı,
5 sene önceden araştırmaya, okumaya başlardım.
Benim sanat aşkım, özellikle
resme olan ilgim teorik olarak değil, ilk kez Sistina Şapeli’nde Michelangelo’nun
yaptıklarını görmemle başladı. Yani okuyup öğrendiğim için değil, görünce
hissettiklerim için resimlere aşık oldum. Sanat müzeleri ile dolu saydığım şehirlere
her fırsatta ve defalarca gitmem de bundan.
İstanbul’da sanat tarihi konuşmaları,
seminerleri olduğunda kaçırmıyorum, mutlaka gidiyorum. Bu konuda yeni bilgiye çok
açım. Şu anda da İstanbul Modern’in düzenlediği “Modern ve Çağdaş Sanat” isimli
10 derslik seminerlerine katılıyorum. Onur beni okula giden bir öğrenci gibi uğurluyor
Salı sabahları.
Ama yıllardır konuşmasını dinlediğim akademisyenlerin 10’da 9’u
beni anlattıklarıyla heyecanlandırmadı, ufkumu açmadı. Çok fazla kitaptan anlatım
yapıyorlar. Yani Michelangelo’nun sanatını hayatında İtalya’ya gitmemiş bir
profesörden dinlemek, benim resimleri karşısında hipnoz olduğum Seurat’yı “işte
o da farklı olmak için böyle bir teknik denemiş” diyen bir akademisyenden
dinlemek bana haz vermiyor. Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi? Ben ikisi de
diyorum ve sanat heyecanımı sürekli yenilemek için sürekli okuyorum ve müzeleri,
sergileri geziyorum.
Soğuk, renksiz ve heyecansız anlatımlara ilgi duymaman konusunda o kadar haklısınki, düşüncelerine ve hislerine katılmamak elde değil. Onur, eğer olurda Oylum'un ilerde sanat tarihi okumak gibi bir kararı olursa nasıl hareket edersin?
Onur : Oylum karar verdiyse
uygulaması için sadece yardımcı olurum. Ama benim gördüğüm de Türkiye özelinde öğrenci
olmak yerine, seni ne heyecanlandırıyorsa onu okumak daha keyifli. "Öğrenciler, üniversiteler" heyecanını kaybetmiş tanımlar gibi geliyor bana.
Aslında bu sadece Türkiye için geçerli durum değil diye düşünüyorum. Çünkü genel olarak öyle bir akım var. Bunun nedeni olarak şimdilik interneti görüyorum. Tekrar size dönecek olursam:
http://bayaiyi.com/hakkimizda/'da okuduğuma göre ilk büyük maceranızı 2010'da Kenya'ya evlenmek için gittiğiniz de yaşadınız. Peki nasıl tanıştınız, ne zamandır berabersiniz?
http://bayaiyi.com/hakkimizda/'da okuduğuma göre ilk büyük maceranızı 2010'da Kenya'ya evlenmek için gittiğiniz de yaşadınız. Peki nasıl tanıştınız, ne zamandır berabersiniz?
Oylum : Bizi kimse tanıştırmadı, biz birbirimizi bulduk. İnternet sayesinde
herkes ruh eşini kendi bulabilir bence. Şubat 2010’da sevgili olduk, aynı yıl
Kasım’da evlendik.
Bi yastıkta kocayın:)
İnternetin nimetleri saymakla bitmiyor. Hayatlarınıza en büyük dokunuşu yapmış olması dışında, yani tanışmanıza vesile olması dışında, internet sizin için neyi temsil ediyor? Sizin için internet nedir?
İnternetin nimetleri saymakla bitmiyor. Hayatlarınıza en büyük dokunuşu yapmış olması dışında, yani tanışmanıza vesile olması dışında, internet sizin için neyi temsil ediyor? Sizin için internet nedir?
Onur: Çok teşekkürler. Ucu
bucağı görünmeyen bir kuyu, burada kaybolmak da çok kolay. İstediğin bilgiye
ulaşmak için çok zaman harcaman da gerekebiliyor, pat diye önüne çıktığı da
oluyor. Ve tabiki her çıkan bilginin doğrulanmaya ihtiyacı oluyor. Ama sunduğu çeşitlilik
bu eksi yönlerini kolayca telafi ediyor.
Şöyle bir cümleniz
var " Hayatımızı birleştirdiğimiz anın da büyük bir macera olmasını ve
birbirimize her fırsatta seyahat etmek için verdiğimiz sözün
bir sembolü olmasını istedik." ama ben yine de sormak istiyorum; evlenmek için Kenya'ya gitme fikri kimden çıktı?
Neden aşkın başkenti Paris veya yaşamakta olduğunuz şehir dururken, Kenya? :)
Oylum : Onur’la tanışmadan önce, Masai Mara’da
tek başıma safariye çıkmak için Kenya’da yerel bir tur
firmasıyla görüşmüştüm, uçak
biletim hazırdı. Gerçek bir serüven olması için Türkiye’den bir tur firmasıyla gitmek istemiyordum.
Büyük kedilere karşı büyük bir hayranlık besliyorum, aslan ve leoparı yerinde görmek istedim. Ailem kıyamet kopardı, daha önce fazla sevgiden bir aslan kafesinin içine kolumu sokmuşluğum vardı. Başıma bir şey geleceğini
düşündüler ve o seyahati iptal ettirdiler bana. En son kardeşim o uçağa binersem bomba ihbarı yaparım demişti. Gerçekleşmeyen hayal burada dursun. Evlenmek bizim için heyecan vericiydi ama geleneksel bir düğün ortamı,
ilgi odağı olmak hiç bize göre değildi,
fikri bile içimizi karartıyordu. Aileler illa
düğün olacak dedi, o zaman
Nemrut Dağı’nda evlenelim dedik. Herkes oraya
gelmeye kalkar, yol insanlara eziyet olur dediler. Peki o zaman tamam, yurtdışında
evlenin dediler. Onlar da herkes gibi Paris, Roma benzeri bir şehir seçeceğimizi sanıyorlardı. Ama Onur’un bana bir sürprizi
vardı, hayalimi gerçekleştirecekti. Biz Kenya diye tutturunca
ailelerimiz de manyak olduğumuza karar verdi haliyle, bizi kendi hayalimizle baş
başa bıraktılar sonunda. Yurtdışında evlenmek için Türkiye’de evleniyor gibi tüm işlemleri eksiksiz yapıyorsunuz,
üstüne büyük elçiliğin istediği evrakları ve
izinleri sağlıyorsunuz. Bürokratik olarak zorlu bir süreç ama Nairobi Büyük Elçiliği çalışanları bizi
büyük bir sevgi ile kucakladı, çok duygusal, çok anlamlı bir tören oldu.
Evlilik nasıl
gidiyor? Sadece "iyi" değil de evliliğin "Baya İyi" dediğiniz
yanları neler?
Onur : Bu sorunun tek bir doğru
cevabı yok. Evlilik denilen şey maalesef düğün gibi çok basma kalıp terimler içine sıkıştırılmış. Dolayısıyla bir genelleme yapmak
istemiyorum. İlla bir formül olacaksa, ona da baya iyi dersek “biz olmak” derim
sanırım. Oylum’u benim bir parçam gibi düşünüyorum
ve o parça hep yanımda olsun istiyorum.
Onur: Baya iyi bizim kendimize
olan notlarımız, ikimizin de bu “baya iyi”, bunu unutma dediğimiz fotoğraflarımız.
Tamamen bizim ortak zevkimizi yansıtmasını hedeflemiştik. Bu his geçtiyse ne mutlu bize, amacımız tamamen buydu.
Şundan emin
olabilirsinki; bu his bana fazlasıyla geçti :)
Peki @baya_iyi nasıl ortaya çıktı, neden başka bir isim değil de @baya_iyi ?
Peki @baya_iyi nasıl ortaya çıktı, neden başka bir isim değil de @baya_iyi ?
Oylum: “Baya iyi” kendi aramızda
çok kullandığımız bir sıfat. Böyle vurgulayarak, “ooo baya iyi” şeklinde söylediğimiz bir tabir. İsim hakkını yıllar önce almıştık zaten, biz bunla bir şey yaparız diye.
2013’te ayrı ayrı 5-6 blog yazdığımızı farkettik. Neden bunları ortak bir
blogda paylaşmıyoruz dedik. Her şeyi paylaşıyoruz, blog da ortak olsun, sadece
ikimizin de “baya iyi” dediklerini paylaşalım dedik. Tarih, müzik ve tasarım
Onur’un daha çok okuyup yazdığı konular, sanat,
coğrafya ve sinema daha çok benim.
Seyahat yazılarımızı ortak yazdığımız için her
paragrafta farklı bir bakış açısına rastlayabilirsiniz. Bu sayede farklı ilgi
alanlarına bilgi verebilen, aynı yerden farklı açıda, farklı histe fotoğraf
sunabilen ortak bir blog ve instagram sayfası ortaya çıktı.
"Türkiye
gibi olağanüstü bir coğrafyada yaşadığımız için
kendimizi çok şanslı hissediyoruz."
cümlenizi biraz açmanızı istesem.
Oylum: Anadolu müthiş bir coğrafya,
her köşesinde bir doğa harikası var, o yoksa binlerce yılık bir tarih saklı.
Arabaya atlayıp, kendi ülkenizde yüzlerce yer keşfedebilirsiniz. Gez gez
bitiremiyoruz Türkiye’yi. Bir de doyamadıklarımız var, her sene gidip görsek yetmeyen müzeler, antik kentler, doğa
harikaları var. Unesco Dünya Mirası listesine
seçilen Türkiye’den 18 yer var. Çatalhöyük kaldı sadece, diğer 17’sine birlikte gittik,
fotoğrafladık. Unesco’nun geçici listesinde
ise 77 yer var Türkiye’den, bir sonraki hedefimiz de o listeyi tamamlamak.
Unesco Dünya Mirası Listesi'nden ziyaret ettiğiniz bu 17 yer içinde,
sizin en çok ilginizi çeken ve mutlaka görülmesi gerekir dediğiniz iki
lokasyonu sizden ayrı ayrı rica etsem?
Tabii sizce nedenleri ve beğendiğiniz yönleriyle beraber :)
Tabii sizce nedenleri ve beğendiğiniz yönleriyle beraber :)
Onur: Xanthos ve Letoon antik
kentleri, ve tabi Likya. Kaş ilçesine bağlı antik kentler hem doğası hem de günümüze
kadar gelen tarihi yapılarıyla başka bir dünya gibi. Bu değerlere sahip olduğumuz
için çok şanslıyız. 2010’dan beri her sene gidiyoruz Kaş’a, tüm antik kentleri
her sene ilk kez görüyormuş gibi heyecanla ziyaret ediyoruz.
Bir çok markayla
da işbirliği içine giriyorsunuz. Çalıştığınız markaları seçiyor musunuz, yoksa aslında olaya
kendi bakış açınızı yansıtabileceğiniz herhangi bir marka ile çalışabilir misiniz?
Oylum : Marka işbirliklerinden
kazandıklarımızı seyahat etmek, yeni keşifler yapmak için kullanıyoruz. O yüzden çalıştığımız markalar bizim için kıymetli, bir şekilde hayalimize ortak
oluyorlar.
Çalıştığımız markalar kadar, çalışmadığımız
markaların da bizim bakış açımızı yansıttığına inanıyoruz. Tüketmediğimiz,
faydalı bulmadığımız, ilham almadığımız markalarla çalışmıyoruz. Malasef bizimle çalışmak isteyen her 10 markadan 9’u bu şekilde
bizim hayatımızda olmayan markalar, onları kibarca geri çeviriyoruz. Çalıştığımız markalar ile ya yıllardır çalışıyoruz ya da yıllarca çalışmayı hedefliyoruz. Her birini uzun süreli bir iş
ortaklığı olarak görüyoruz.
Aldığınız tüm
projelerde kendi tarzınızla ilerliyorsunuz, bu durum markalar için sıkıntı yaratıyor mu? Veya farklı bir
yaklaşımla çekim
yapmanızı isteyen oluyor mu?
Onur : Instagram sayfamızda
yer almak için bizimle iletişime geçen markalar, tam olarak ortaya koyduğumuz içeriği kendi markası için isteyenler oluyor çoğunlukla. Bizim bakış açımız,
bizim fotoğraf renklerimiz, bizim metinlerimizle. Biz özgürce kendi içeriğimizi yaratıyoruz.
Bir de Baya iyi’den bağımsız, fotoğrafçı
ve yazar olarak markalarla çalışıyoruz. O
durumda içeriklerin tamamını markaların
istediği şekilde çıkarıyoruz. Markanın istediği renk ve stilde fotoğraflar,
istediği detayda yazılar.
Onlar bizim ismimiz olmadan
kendi sayfalarında yayınlanıyor.
Markalara fotoğrafçı olarak hizmet vermek bizi çok heyecanlandıran bir iş son yıllarda. Yepyeni bir ürün için çekim
tekniklerimizi ve yaratıcılığımızı zorluyoruz, normal çekmediğimiz tarzda fotoğraflar çekmek de yeni bir yolculuk bizim için, çok keyif alıyoruz.
Sayenizde gitmediğim yerlere gidiyor, gitmiş olduğum yerlerdeki
detayları ve bir çok güzelliği ise @baya_iyi sayesinde fark ediyorum. Tüm çalışmalarınız
ve sorularıma zaman ayırdığınız için tekrar teşekkür ederim. Sevgiler, iyi çalışmalar.
Oylum & Onur : Biz teşekkür
ederiz İbrahim :)
Yorumlar
Yorum Gönder
Fikir, görüş, öneri ve yorumlarını paylaştığın için teşekkürler.